Sevgilinize en romantik ve en duygusal yeni aşk sözlerini sitemizden alıp sevdiklerinize gönderebilirsiniz. Türkiye’nin en güzel söz sitesi unvanına kavuşmuş olan www. enyenisozler.com sitemiz birbirinden güzel yeni ünlü, sevgi, aşk dini sözleri sitemize eklemeye devam edecez.

EN DUYGUSAL AŞK VE SEVGİ SÖZLERİ

Aşk namaz kılmaya benzer; niyet ettikten sonra etrafa bakılmaz.

Büyük bir zat der ki; eşimle tanıştığım ilk gün, diğer bütün kadınların cenaze namazını kıldım.

Yüzüme okunmuş bir dua gibisin sevgilim. Çok şükür bugün de aşığım sana.

Öyle ucuz değil gül koklamak, gül tutan ele diken batmalı. Bir aşka gönül veren, o aşkın kapısında yatmalı…

Bir çift göze aşık ve diğer bütün gözlere körüm.

Kirli bir çocuk yüzüyüm kapında; ama dünyanın en temiz gözleriyle bakıyorum sana. Şeker değil istediğim, yüreğini koy avuçlarıma.

Boğazıma takıldı sevdan. 3 kere sırtıma vur helal de; alışık değilim harama, ondan olacak herhalde.

Yum gözünü aç elini. Yüreğim senindir. İster cam kenarına koy, güneş alsın. İster can kenarına koy, hep sende kalsın.

İnan gözümde hiç bir değerin yok, ne varsa kalbimde.

Bendeki yerin anayasadaki ilk 3 maddeye benzer sevgili; değişmez, değiştirilemez, değişmesi teklif bile edilemez.

İster yar ol, ister yara. Lütfun da başım üstüne kahrın da…

Gece midir insanı hüzünlendiren, yoksa insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen? Gece midir seni bana düşündüren yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen?

Aklımda işin yok! Durup durup aklıma gelme. Yanıma gel, mevzu kalbimde!

Öyle bir seveceksin ki, yüreğinden kimse ayıramayacak. Ve öyle birini seveceksin ki, seni gözleriyle bile aldatmayacak. (Can Yücel)

Sevdan üflendi bir kere vakit aşk-ı kıyamet. Sen kopuyorsun yüreğimde; gönlüm gönlüne emanet.

Ölsen bile benden kurtulamazsın. Kefen olur bedenini sararım. Yağmur olur üzerine yağarım. Çiçek olur mezarında açarım. Ölsen bile benden kurtulamazsın.

Aşk bir uçurumdan düşmek gibidir, bunun için sevgiliye “yar” denilir

Aşk; bir bakıma sobaya dokunmak gibidir. Bir defa yanarsın, izi kalır. Sonra bir daha dokunmazsın sadece yanına yaklaşırsın.

Öyle bir ‘yâr’ sev ki evladım; elinde su tasıyla, iftarı bekleyen oruçlu gibi beklesin seni.

Sen güllere özenme güller sana özensin, üzme tatlı canını sen güllerden de güzelsin. Bir gülüş kadar özgür özgürlük kadar vazgeçilmezsin gülüm sen her şeye değersin.

Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık ”sevda” da boğulur…

Ben utangaç bir kalbi taşırım geceden. Ben sana aşık olduğumu, ölsem söyleyemem.(Özdemir Asaf)

Bana kimse sen gibi baktı mı bilmem, ama ben kimseye sana baktığım gibi bakmadım.

Gülüşünü seversin, sesini seversin, sohbetini seversin. Sevmek için illa ki yüzünü görmek şart değil; yüreğinde duruşunu seversin.

Yağmur başladı. Gelse de ıslansak dediği biri olmalı insanın.

Ne sıradan bir sevgiyi yaşayacak kadar basit biriyim. Ne de seni sıradan bir sevgiye malzeme yapacak kadar herhangi biri.

Mutlu olmak kimin umrunda, sen yanımda ol yeter.

Birinin gözlerine bakmak, onun rüyalarına girmeyi göze almak demektir. Sevmeye kabiliyetin yoksa o gözlere bakmayacaksın.

Her yüreğin harcı değildir dokunmadan sevmek.

Açık çay içerdi hep, demli olunca bardağın diğer tarafından beni göremezmiş, öyle derdi.” (Cemal Süreya)

“Çok” sevilmeye değil, “hep” sevilmeye ihtiyacım var.

Merhaba sevdiğim; ben o sevmediğin. Bugünde mi geçmedim aklının kıyılarından? (Ümit Yaşar Oğuzcan)

“Yan yana” ayrı yazılır, biz hep “sımsıkı” olalım…

Kalp midir insana sev diyen, yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi nedir sevmek? Bir muma ateş olmak mı, yoksa yanan ateşe dokunmak mı?

Ey canımın sahibi yar! Sen benimle olduktan sonra kaybettiklerimin ne önemi var. (Mevlana)

Sen benim en kıymetlimsin, en güzel vazgeçilmezimsin. Sevmekle bitmeyenimsin, sen benim hakikatlimsin. En derin, en içimdesin, sen benim en güzel derdimsin…

Ve diyeceğim ki; Aşk güzel şey. Vaktinde ve doğru insanla geldiği sürece.

Kalbimi bedenimden söküp senin avucuna vermek istiyorum. O senindir çünkü senindir artık. Sen ruhumda başladın ve bütün vücudumu kapladın. Bütün vücudum sen artık.

Büyük aşklar ya sonsuzdur, ya da o’nsuz!

Acılarımı bile tatlandırıyor aşkın. Yıkıma terkedilmiş kalemin bütün hücrelerine sürülmüş iksir gibisin.

Aşk sevgilim, seni düşlerken saç diplerimin bile terlemesi.

Bil ki düşmek değildir insanları üzen. Elinden tutar gibi yapıp aslında itenlerdir insanı hayata küstüren.

Ve aşk. Herkesi ona benzetip, kimseyi onun yerine koyamamaktı.

Dur ve dinle! Duyduğun her ayak sesi benim olabilir. Çalan her zilde benim parmağım kalmıştır. Perdeleri ardına kadar kapatma belki karşı binanın çatısında sana el sallayan ben olabilirim.

Aşkın gözyaşları ıslatırken sevgilinin omzunu, neden bu kadar geç kaldığını sorar aşk meleği.

Aşk bazen o elini ilk tuttuğundaki sıcaklık, gözlerine ilk baktığındaki o ışık ve tenine ilk yaklaştığındaki o tutkudur.

Ölüm dediğin nedir ki? Dönüşü olmayan tatil. Aşk dediğin nedir ki? Gençliği öldüren katil.

Kelebek gibidir aşk. Peşinden koştukça senden kaçar. En iyisi bırak uçsun, belki hiç beklemediğin bir anda gelip omzuna konar.

Şimdi o kadar zor ki geri dönmek, seni unutup başkasını sevmek ama bir şeyi anladım çok zormuş sevilmeden sevmek.

Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. Biz neydik bilmiyorum. Sevgili desem değil aşık desem değil bildiğin rastlantıydık işte, ondan öteye gidemedik.

Aşktan yana yaşadıklarımı bilseydin eğer, halen sevebiliyor oluşuma aşık olurdun. (Elif Şafak)

Gördüğünü herkes sever, sen onda görmediğini bulacaksın. Eğer gerçek aşk istiyorsan; ten’e değil, kalbe dokunacaksın. (Bob Marley)

Bir insan aşık olunca; kıskanır, bağırır, kısıtlar, hesap sorar, sahiplenir. Ama anlayana işte.

Çıkarsız sevdim seni, üşürken ısınmaya hasret gecelerde. Yalansız sevdim seni, ölüme esen sabah yellerinde…

Sevmek zor iş, ne maaşı var ne sigortası, bir ayrılığı var bir de gözyaşı.

İkimizin hayali de aynıysa ortak bir yerde buluşmanın zamanı gelmiş demektir. Mesela sen ve ben aynı hayatta?

Dilek tutman için yıldızların kayması mı gerekiyor illa ki? Gönlüm gönlüne kaydı yetmez mi?

Ben güzel ruhuna aşık oldum senin. Sadece bu yüzden sadakat kokuyor bu tutku. Çünkü sen ebedi ruh hastalığım olacaksın benim.

Eğer, gözlerin görüyor ve kulakların da duyuyorsa; sen aşık değilsin ve olman da imkansız.

Hüzün yakışmıyor bu aşka gülüm. Hüzün yakışmıyor ama: gece sen yoksun ve ben buradayım.

İnsan iki şeyi saklayamaz: sarhoş olduğunu ve aşık olduğunu.

Eskiden karanlıktan korkar yağmurdan ürperirdim şimdi karanlıklar sırdaşım yağmurlar gözyaşım oldu.

Sonunda aşk acısı olsa da sev, çok sev. Usul usul gir yüreğime, kalbim bağrım çatlasın!

Aşk, sakızdan çıkan sözler kadar basit olmaya devam ettikçe, insanlar da onu çiğneyip tükürmeye devam edecekler.

Aşk bazen yeni çıkan bir filmin fragmanı gibidir. Görebileceğin tüm güzellikler yalnızca tanıtımda verilir.

Gecenin karanlığında, güneşin ışığında, suyun damlasında, selin coşkusunda, kimi yanımdasın kimi rüyamda, ama hep aklımdasın sakın unutma.

Annem yaşı ilerledikçe elim kolum ağrıyor diyor, ah be annem benim yaşım kaç ki her gün sol yanım ağrıyor.

Sen, hayalini kurup, sonunda bulduğum o hayallerimdeki adam değilsin. Sen karşıma çıkıp, bana aşkı hayal ettiren ilk sevgilisin.

Aşk bittikten sonra arkadaş kalalım diyenler! Güle başka isim versen değişik kokacak mı?

Aşk’a sınır koyamazsın ve aşık oldun mu kalbinin esirisin onun sürüklediği yerdesin; sana acı çektirse bile.

Belki de aşk asla kullanılmamalıydı cümle içinde, zaten bir daha gönül koymak mı ortaya, tövbe!

Bazı aşklar okyanus gibidir. Görmesen de sonunun bir yerde bittiğini bilirsin, şimdi okyanuslar bile kıskanır sana olan sevgimi, görmesem de biliyorum sonunu sonsuza dek bitmeyecek.

Mürekkepten denizler, kâğıttan gemiler yaptım. Sonra ismini her yere yazdım. İsmini yazınca seni sevdiğimi sandın, ben seni sevmedim sana taptım!

Aşk kaçmaktan çok kovalamak, görmekten çok özlemek, gitmekten çok beklemek, dokunmaktan çok düşünmektir.

Bir kadın aşka inanmıyorum derken, aslında tek bir şey söylemek istiyordur: ”Hadi beni aşka inandır.”

Eğer gökyüzü bir parça kâğıt, deniz bir şişe mürekkep olsaydı yine de sana olan duygularımı yazmaya yetmezdi.

Aşk’a yalan deme! Eğer öyle ise; Yusuf ile Züleyha’nın Kur’an da işi ne.

O yokken “hayır sevmiyorum, unuttum” deyip, onu görünce elin ayağın birbirine dolanıyorsa; aşıksın işte.

Beni hep yanlış anladın zaten sen. Geleceğim ol demiştim sana. Gel ecelim ol değil.

Geceleri uyuyamıyorum. Uykumun bu rüyayı bölmesinden korkuyorum. Düşlerimin sensiz kalacağından, kâbusların çevrelediği hayatımın etmediğimiz bir usturayla geceyi doğramasından korkuyorum.

Aşk ateşten bir parçadır; önce ruhunu aydınlatır, sonra bedenini ıstırtır. Ama illaki yakar benliğini kavurur.

Gerçek aşk ya şimdi vardır, ya da asla olmayacaktır. Ya ölürsün aşkın uğruna ya da zaten hayatta kalmanın bir anlamı kalmaz.

Boş yere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair ya da bir fazlalık geçmişten gelen.

Bazen hiç ummadığınız birine aşık olabilirsiniz ama bu yaptığınız şeyi yanlış kılmaz. Herkes mutlu olmayı hak etmez mi?

Aşk şişe çevirmece oyunundaki şişeye benzer kimde durursa dursun ya doğruluk ister ya da cesaret.

Gözle değil ruhla görülendir aşk. Azap denizinden ruha sabır üfleyen bir dilde çıkan sevgi demetidir aşk. Onsuz olunamayacağını düşünenler için bulunmaz bir erdemdir aşk. Yani seninle çoğalan bir çağlayandır aşk.

Onu gördüğünde için titrerken, sana gözleri dudaklarından önce tebessüm ederse işte aşk budur!

Aslında onun karşısındayken konuşmak istemezsin. Çünkü o an susmak, gözlerine doya doya bakmak için en büyük fırsattır.

Eğer aşk karşılıklı olsaydı, tek taraflı aşkın en güzel aşk olduğunu inkâr ederdi.

Kadehime lacivert bir akşam çöküyor gülüm. Zehrini akıtarak çöküyor. Kartana çeviriyor her saniyeyi. Üşüyorum! Üşüdükçe seni daha çok özlüyorum.

Aşk davaya benzer, acı çekmek şahide. Şahidin yoksa davayı asla kazanamazsın.

Denize her bakışta sular alevleniyor. Hangi akşamlarda saklı gözlerin bilmiyorum ama ellerin bütün sırlarımı örtüyor. Avucumda yanık bir gül kokusu bırakıyorsun.

Aşk diye bir şey yaşıyorum. Ne tek taraflı demeye dilim var. Ne de karşılıklı olduğuna ispatım.

Şimdi burada, ben burada kırılgan bir mıh gibi duruyorum. Vuruyorum kendimi sensizliğe, sensizlik batmıyor canıma, yalnızca acıtıyor beni.

Dünde, bugünde, yarında? Yüreğin kadar yanındayım kendini yalnız hissettiğinde elini kalbine koy; ben hep ordayım!

Bu gece bir gözyaşı medeniyeti kuruyorum. Karşı durdukça büyüyen devleşen ve bütün engellemelere rağmen beni de yutmaya hazırlanan bir medeniyet. Ama dörtnala giden bir atlı gibi sökün ediyor yaşları; dizgin ne fayda?

Yürekten akan sözler yüreğe akar. Ağızdan çıkan sözler ise bir kulaktan girer bir kulaktan çıkar.

Bana büyük bir şaka yap gülüm! Kaldır gecenin lacivert perdesini gülümseyen gözlerinle. Yarına çıkart beni ne olur.

Sus be yüreğim, ben de biliyorum özlediğimi; sus da bilmesin özlendiğini.

Temiz yürekli insanlar hiçbir zaman rahat hayat yaşayamazlar, çünkü kendilerini başkalarının mutluluğu için feda ederler.

Asla aşk acısı çeken birine aşık olmayın; çünkü o kişi yaralıdır ve yara bandı olarak da sizi kullanır.

Gözlerine üfleyen uyku perisini cebime hapsettim. Çünkü bana verdiğin en iyi hediyelerden biri o. Onunla şarkılar fısıldamak istiyorum kulağına. Benim kurtarıcım bu uyku perisi.

Ya gönlümü al artık seni sevmesin, ya aklımı al artık seni düşünmesin, ya feryadımı duy gözlerimden hayalin silinmesin ya da canımı al bu kadar acı çekmesin.

Biz seninle bir salkımın iki aşık üzümüyken, başka şişelerden şarap olmuşuz, başka hayatlarda harap olmuşuz. Biz seninle bir denizin iki aşık balığı iken, başka sularda yüzüp durmuşuz, başka kıyılara vurmuşuz.

Seni özlemek, üşümek gibidir soğuk bir akşamüstü, yağmurun altında yürümek gibi sırılsıklam, titreye titreye. Sıcak bir yer bulup sığınmak istersin ya hani, öyle ihtiyacım var işte, yüreğine sığınıp, nefesinde ısınmaya.

Ah sevda bahçemin tutsak çiçeği. Ben seni oraya hapsettim. Seni hapsettim kırık bir aşk şarkısı eşliğinde. Hüzne buladım seni. Deniz meltemlerini okşayan saçlarını hapsettim kalbimin kıvrımlarına. Ordasın artık. Oradasın ve ne kadar olman gerekiyorsa.

Onunla kavga etmeyi, başkasıyla gülmeye değişmem.

Seni ah seni! Çıkmaz sokaklara hapsettiğim gülüşünü, dağlara savurduğum gülüşünü, duvarları boyadığım gülüşünü, derbeder ruhlara nakşettiğim gülüşünü, bileğime morfinlerle damıttığım gülüşünü, çiçeklerle yarıştırdığım gülüşünü, amber kokulu gülüşünü. Ve seni. Beni kör kuyulardan sonsuz dehlizlerden çıkaran seni seviyorum!

 

Bir yanıt yazın